Kentsel dönüşüm projeleri Türkiye genelinde hız kesmeden devam etse de, birçok riskli yapı hâlâ yenilenmeyi bekliyor. Özellikle İstanbul’da yürütülen “yarısı bizden” kampanyası kapsamında önemli adımlar atılsa da bazı bölgelerde ilerleme yavaş kalıyor. Sektör raporlarına göre bu yavaşlamanın en büyük nedeni vatandaşların mevcut alanlarından feragat etmeye yanaşmaması.
Kentsel Dönüşümde En Kritik Engel: Metrekare Takıntısı
Uzman değerlendirmelerine göre, vatandaşlar riskli binalarda yaşadıkları hâlde yeni yapılacak projelerde aynı metrekareyi talep ediyor. Ancak imar artışı olmayan parsellerde bu talebin karşılanması çoğu zaman mümkün değil. Bu durum ise projelerin tıkanmasına neden oluyor.
Bazı parsellerde imar artışı sayesinde yeni yapılar alan kaybı olmadan inşa edilebiliyor. Ancak imar hakkı sınırlı ya da hiç olmayan bölgelerde, yeni binanın inşaat maliyeti ve müteahhit kârı hesaba katıldığında, aynı metrekareyi sunmak imkânsız hale geliyor. Bu nedenle, yapı sahiplerinin yeni konutlara geçerken belli oranlarda alan kaybını kabul etmeleri gerekiyor.
Değer Kaybı Değil, Aksine Kazanç Var
Sıklıkla göz ardı edilen bir diğer gerçek ise ekonomik getiriler. Uzmanlar, dönüşüm sonrası yapılan yeni konutların metrekare fiyatlarının eskiye oranla 2 ila 2,5 kat daha yüksek olduğunu belirtiyor. Yani, dönüşüm sürecinde konut sahipleri hem can güvenliği kazanıyor hem de maddi olarak kaybetmiyor; aksine uzun vadede kazanç sağlıyor.
Deprem Gerçeği Göz Ardı Edilmemeli
Ülkemizin önemli bir kısmı birinci derece deprem kuşağında yer alıyor. Uzman görüşleri, bu gerçekle yüzleşerek, gerekirse konut veya ticari alanlarımızdan fedakârlık yaparak dönüşüme yönelmemiz gerektiğine dikkat çekiyor. Can güvenliği her şeyden önemli ve riskli yapılarla bu güvenliğin sağlanması mümkün değil.