2025 yılının ilk çeyreğinde konut satışlarında yaşanan yüzde 20’nin üzerindeki artış, sektörde temkinli bir iyimserliğe yol açtı. Ancak bu ivmenin yılın ikinci yarısında da devam edebilmesi için inşaat sektörünün beklentisi açık: Yeni teşvikler, faiz oranlarında kademeli düşüş ve finansmana daha kolay erişim.
Uzun süredir durgun seyreden inşaat piyasasında yılın ilk üç ayında yaklaşık 336 bin konut satışı gerçekleşti. Bu rakam, son yılların en hareketli dönemlerinden birini işaret ediyor. Sektör temsilcilerine göre, artan talep ve konut ihtiyacına karşın üretim hızının düşmesi, kira fiyatlarını daha da yukarı çekebilir. Bu nedenle yeni projelerin hız kazanması için devlet desteklerinin artırılması kritik önem taşıyor.
Özellikle son dönemde yaşanan depremler, kentsel dönüşüm ihtiyacını tekrar gündeme taşırken, bu alanda atılacak adımlar konut piyasasının genel seyrini doğrudan etkileyebilir. Uzmanlar, kentsel dönüşüm projelerine özel teşviklerin artırılmasıyla hem arzın hem de yapı güvenliğinin artacağını vurguluyor.
Öte yandan, ilk çeyrekte konut kredisi kullanımında yaklaşık yüzde 50’lik bir düşüş yaşanması dikkat çekiyor. Satışların büyük ölçüde peşin ödeme veya kişiye özel vade seçenekleriyle gerçekleşmesi, krediye erişimde yaşanan sıkıntıların bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu durum, özellikle orta gelir grubunun konuta ulaşımını zorlaştırıyor.
Gayrimenkul danışmanları, 2025’in genelinde Türkiye genelinde 1,5 milyonun üzerinde konut satışı gerçekleşmesini bekliyor. Ancak bu hedefin tutturulabilmesi için mevcut finansman politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Bankacılık düzenlemeleri kapsamında, ekspertiz değeri 10 milyon liranın üzerindeki konutlara kredi verilmemesi; özellikle büyükşehirlerde bazı bölgelerde satışların yavaşlamasına neden oluyor. Uzmanlar, bu sınırın yeniden değerlendirilmesinin piyasaya pozitif yansıyabileceği görüşünde.
Son yıllarda sıfır konut üretiminde yaşanan yavaşlama, ikinci el konut satışlarının toplam içindeki payını yüzde 70’e kadar çıkardı. Oysa 2019 öncesi dönemde sıfır ve ikinci el satışlar dengeli seyrediyordu. Yeni üretimin hızlanmaması durumunda, hem arz açığı derinleşebilir hem de fiyat baskısı artabilir.
Türkiye genelinde yıllık konut ihtiyacının 600 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ancak deprem riski ve eskiyen konut stoku göz önüne alındığında bu rakamın 1 milyon adedi aşması gerektiği vurgulanıyor. Son dönemde özellikle küçük metrekareli, 1+1 ve 2+1 dairelere olan talebin artması da bu ihtiyacı destekler nitelikte. Uzmanlara göre, bu trend hem daha erişilebilir fiyatlarla konut sahibi olmayı mümkün kılıyor hem de arz-talep dengesine katkı sağlıyor.
Değerlendirme:
2025’in ikinci yarısına yönelik beklentiler umut verici olsa da konut piyasasının sürdürülebilir bir dengede kalabilmesi, yalnızca talep artışıyla değil, aynı zamanda üretim, finansman ve kamu desteği politikalarının eşgüdümlü olarak ilerlemesiyle mümkün görünüyor.