17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden geçen 25 yıl, Türkiye’nin kentleşme politikalarında derin izler bıraktı. Depremin hemen ardından hız kazanan kentsel dönüşüm projeleri, ülke genelinde yapı stokunun yenilenmesi ve deprem riskinin azaltılması adına büyük adımlar atılmasına vesile oldu. Ancak bu süreç, sadece fiziksel yapıların yenilenmesiyle sınırlı kalmayarak toplumsal, kültürel ve çevresel birçok değişikliği de beraberinde getirdi.
Güvenli Yapılar: Deprem Riskinin Azaltılması Kentsel dönüşümün en büyük kazanımı, deprem riski taşıyan binaların yerini daha sağlam ve modern yapıların alması oldu. Özellikle İstanbul, İzmir ve Bursa gibi deprem kuşağında yer alan şehirlerde yapılan çalışmalar, olası depremler karşısında can ve mal kaybını en aza indirmeyi hedefledi. Yetkililere göre, 2024 itibarıyla Türkiye genelinde 7 milyondan fazla konut yenilendi ya da güçlendirildi. Bu süreç, şehirlerin fiziksel güvenliğinin artmasına katkı sağlarken, halkın deprem bilincinin gelişmesine de ön ayak oldu.
Ekonomik Büyüme ve İnşaat Sektörünün Rolü Kentsel dönüşüm, Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektörünü de canlandırdı. Yeni konut projeleri, iş gücü talebini artırarak istihdam olanaklarını genişletti. Ekonomistler, kentsel dönüşümün son 25 yılda Türkiye ekonomisine yaklaşık 300 milyar dolarlık bir katkı sağladığını belirtiyor. Ancak bu büyüme, beraberinde bazı sorunları da getirdi.
Sosyal Doku ve Gentrifikasyon Kentsel dönüşüm, sosyal yapıda da köklü değişikliklere neden oldu. Özellikle İstanbul’un merkezi bölgelerinde hayata geçirilen projeler, mevcut mahallelerde yaşayan düşük gelirli ailelerin şehir merkezlerinden uzaklaşmasına yol açtı. Yüksek kira ve konut fiyatları, gentrifikasyon sürecini tetikledi ve sosyal dengenin bozulmasına neden oldu. Uzmanlar, bu durumun toplumsal ayrışmayı derinleştirdiğine dikkat çekiyor.
Kültürel Mirasın Kaybı Eski binaların yıkılması, bazı bölgelerde kültürel mirasın zarar görmesine neden oldu. Tarihi mahallelerin dönüşüm sürecinde kaybolan kültürel değerler, şehirlerin kimliğinde geri dönüşü olmayan izler bıraktı. Bu bağlamda, özellikle İstanbul’un tarihi semtlerinde yaşanan dönüşüm, şehir estetiğini ve kültürel mirası olumsuz yönde etkiledi.
Çevresel Etkiler ve Yeşil Alanların Azalması Kentsel dönüşüm projeleri, çevresel etkileri de beraberinde getirdi. Özellikle yeşil alanların azalması, kentlerdeki yaşam kalitesini olumsuz etkiledi. Yoğun nüfuslu bölgelerde artan trafik ve altyapı sorunları, şehirlerin ekosisteminde ciddi baskılara neden oldu. Bu durum, çevre dostu ve sürdürülebilir şehircilik politikalarının geliştirilmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu.
Hukuki ve Yasal Sorunlar Kentsel dönüşüm süreci, mülkiyet hakları başta olmak üzere birçok hukuki tartışmayı da gündeme getirdi. Projelerin hayata geçirilmesi sırasında yaşanan anlaşmazlıklar, bazı projelerin gecikmesine ya da iptal edilmesine neden oldu. Bu süreçte yaşanan hukuki belirsizlikler, vatandaşlar arasında güvensizliğe yol açtı ve sürecin şeffaflığına yönelik eleştirileri artırdı.
Sonuç: Geleceğe Bakış Kentsel dönüşüm, 25 yıl boyunca Türkiye’nin şehirleşme politikalarında önemli bir rol oynadı. Deprem riskini azaltmak ve ekonomik büyümeye katkı sağlamak adına önemli kazanımlar elde edilse de, süreç beraberinde sosyal, kültürel ve çevresel birçok sorunu da getirdi. Gelecekte bu sorunların aşılması için daha kapsayıcı, çevreye duyarlı ve toplumsal dengeyi gözeten politikaların geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Kentsel dönüşümün sürdürülebilirliği, bu süreçte elde edilen kazanımların korunmasına ve olumsuz etkilerin minimize edilmesine bağlı olacak.