Artan konut fiyatları ve kira bedelleri, Türkiye’de barınma krizini her geçen gün daha da derinleştiriyor. Yapılan son analizler, ev sahibi olmanın yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyolojik bir çıkmaza dönüştüğünü ortaya koyuyor.
Yayımlanan güncel sektör raporlarına göre, Türkiye’de bir vatandaşın ortalama maaşıyla bir konut satın alabilmesi için 631 ay boyunca kesintisiz gelirini yalnızca bu amaçla harcaması gerekiyor. Bu da yaklaşık 52,5 yıla denk geliyor. Verilere göre, Türkiye, dünyada maaşla konut sahibi olmanın en uzun sürdüğü ikinci ülke konumunda bulunuyor.
Öte yandan mortgage benzeri uzun vadeli ve düşük faizli kredi seçeneklerinin yalnızca dönemsel olarak devreye alınması, konut erişimini daha da güçleştiriyor. Barınma sorunu, sadece fiyatlarla değil, finansman modellerinin yetersizliğiyle de derinleşiyor.
Bir başka dikkat çekici veri ise sosyolojik eğilimlerle ilgili: Sektör raporlarına göre araştırmaya katılan bireylerin büyük bölümü, konut kredisi alabilmek için gelirlerinin üçte birinden feragat etmeye razı. Gençler ise ev sahibi olabilmek için 10 yıldan uzun vadeli borçlanmayı göze alıyor. Bu durum, Türkiye’de artık konutun bir temel ihtiyaç olmaktan çıkıp, uzun vadeli borç stratejilerine bağımlı hale gelen bir yatırım aracına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Öte yandan ilan platformlarında yayınlanan bazı tarla satışları da dikkat çekiyor. Örneğin 190 metrekare net tarlanın 1,2 milyon TL gibi bir bedelle satışa sunulması, arsa ve tarla fiyatlarındaki spekülatif hareketliliği gözler önüne seriyor. İlanlarda 600.000 TL peşinat ve 50.000 TL taksit seçeneğiyle alım fırsatları sunulsa da, bu rakamlar dahi ortalama bir hane gelirinin oldukça üzerinde.
Uzman Yorumu:
Konut erişimi artık yalnızca finansal değil, sosyolojik ve psikolojik bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Haneler tasarruf yapamıyor, orta sınıf yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu tablo değişmediği sürece barınma hakkı, lüks olmaya devam edecek.