Türkiye’nin farklı bölgelerinde kentsel dönüşüm süreci hız kazanırken, uzmanlar beton kalitesi ve taşıyıcı sistemin önemi konusunda kritik uyarılarda bulunuyor. Özellikle sahil kentlerinde 1980 öncesinde inşa edilen pek çok apartmanda ciddi riskler olduğu tespit ediliyor.
Deniz ve Dere Kumu Kullanımı Yaygın
Geçmiş yıllarda yapılan inşaatlarda deniz kumu ve dere kumu kullanımının yaygın olduğu biliniyor. Yapılan teknik incelemeler bu malzeme hatasının, binaların dayanıklılığını büyük ölçüde düşürdüğünü ortaya koyuyor. Bazı bölgelerde yapılan testlerde yalnızca birkaç binanın sağlam çıktığı, bunun da deniz kumu kullanılmadan inşa edilen yapılar olduğu görülüyor.
Yapı Dayanıklılık Testlerinde Düşük MPa Değerleri
Yapılan ölçümlerde bazı binaların dayanıklılığı 11 MPa ve 12 MPa seviyesinde kalırken, aynı bölgelerdeki bazı yapılar yalnızca 6 MPa dayanıklılık gösterebiliyor. Bu değerler, mevcut yönetmelikler çerçevesinde söz konusu binaların riskli yapı kategorisine girmesine yol açıyor.
Bilimsel ve Hukuki Süreç
Riskli yapı tespitleri, lisanslı firmalar, üniversite temsilcileri ve ilgili kurumların uzmanlarından oluşan teknik heyetlerce yapılıyor. İtiraz süreçleri de yine aynı bilimsel ve hukuki çerçevede değerlendiriliyor. Resmiyeti olmayan belgeler ya da “gayriresmi rapor” niteliğindeki iddiaların geçerliliği bulunmuyor.
Kentsel Dönüşümde Öncelik: Can Güvenliği
Kentsel dönüşümde vatandaşların kaygıları anlaşılır olsa da, esas meselenin konfor değil, can güvenliği olduğu vurgulanıyor. Riskli yapılarda oturmaya devam etmek, olası bir depremde ciddi hayati tehlikeler barındırıyor.
Vatandaşlara ve Yatırımcılara Çağrı
Binaların dış görünüşüne, konumuna ya da manzarasına değil, taşıyıcı sistemine ve kullanılan malzeme kalitesine bakılması gerektiği hatırlatılıyor. Özellikle deprem kuşağında yer alan Türkiye’de, doğru bilgilere dayalı, bilimsel raporlarla desteklenen yapı incelemelerinin dikkate alınması büyük önem taşıyor.