Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan “İmar Hakkı Aktarımı” yönetmeliği, şehircilik politikalarında yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Düzenleme ile yapılaşma izni bulunmayan parsellerin eşdeğer değerle başka alanlara aktarılması mümkün hale gelirken, bu adım hem mülkiyet hakkını korumayı hem de kamu hizmet alanlarını genişletmeyi hedefliyor.
Teknik ve Sosyal Adalet İçin Yeni Zemin
Yeni model, şehir planlamasında teknik ve sosyal adaleti gözeten bir çözüm olarak öne çıkıyor. Kullanılamayan parsellerin yapılaşma hakkının farklı bölgelere aktarılmasıyla vatandaşın mağduriyetinin önüne geçilmesi, aynı zamanda kentlerin geleceği için daha dengeli bir planlama yapılmasına katkı sağlayacak.
Mülkiyet Hakkı ve Yeni Yaşam Alanları
Düzenlemenin en dikkat çekici yönlerinden biri, kamu hizmet alanlarının kazanılması ile vatandaşın mülkiyet hakkını koruyarak yeni yaşam alanlarına kavuşması. Bu yaklaşım, özellikle kent merkezlerinde sıkışan yapılaşma sorunlarına çözüm sunarken, yaşam kalitesini artırmayı da hedefliyor.
Süreçte Rıza ve Devlet Güvencesi
Modelin güvenilirliğini artıran unsurlar arasında, karşılıklı muvafakat esası ve devlet güvencesi öne çıkıyor. Ayrıca bedel tespitlerinin güncel piyasa değerleri üzerinden yapılması, hem yatırımcı hem de vatandaş açısından adil bir zemini garanti altına alıyor.
Konut Arzını Artıracak Potansiyel
İmar hakkı aktarımı, yalnızca mülkiyet koruması sağlamakla kalmayıp, konut arzını artırma potansiyeli de taşıyor. Özellikle büyükşehirlerde kullanılmayan parsellerin değerlendirilmesi, yeni konut üretimini teşvik edebilir. Bu sayede arz-talep dengesi düzenlenirken, modelin sosyal konut politikalarına entegre edilmesi dar gelirli vatandaşlar için de yeni yaşam alanları oluşturabilir.
Şeffaf ve Sürdürülebilir Bir Zemin
Yeni düzenleme, emlak sektörüne şeffaflık ve sürdürülebilirlik sağlayacak bir çerçeve sunuyor. Bakanlık tarafından yerel yönetimlerle koordineli şekilde yürütülecek süreç, şehir kimliğini koruyan ve kamu yararını önceleyen bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
Bu adım, yalnızca bugünün ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda gelecek kuşakların şehir hakkına da katkı sunan uzun vadeli bir vizyon olarak öne çıkıyor.