Son depremler, yapılaşma anlayışımızın acı sonuçlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Yaşanan felaketlerin ardından uzmanlar, mevcut kentleşme politikalarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği konusunda uyarıyor. Özellikle betonarme yapılara ve yüksek katlı apartman çözümlerine olan bağımlılığın, güvenli yaşam alanları oluşturmakta yetersiz kaldığına dikkat çekiliyor.
Kentleşme Modeli Sorgulanmalı
Uzman görüşlerine göre, apartmanlar konut ihtiyacını karşılamak için yeterli değil; çünkü bu yapılar, gerçek anlamda “ev” olma işlevini yerine getiremiyor. Alternatif yapı tekniklerine yönelerek, doğaya ve depreme dayanıklı müstakil yapılar ön plana çıkarılmalı. Bu yaklaşım yalnızca fiziki değil, sosyal bir dönüşümün de kapılarını aralayabilir.
Anadolu’ya Tersine Göç Şart
Büyük şehirleri büyütmek yerine, Anadolu şehirleri desteklenmeli ve nüfus bu alanlara yönlendirilmeli. Bunun için müstakil evlerin yaygınlaşması, kırsalda yaşama teşvik sağlanması ve arsa temininde bireysel mülkiyetin değil, kullanım hakkının esas alınması gerektiği vurgulanıyor. Bu sayede kentten kırsala sağlıklı bir dönüşüm planlanabilir.
Yeni Bir Şehir Yasasına İhtiyaç Var
Uzmanlar, şehir kavramının yeniden tanımlanması gerektiğini belirtiyor. Şehir yasasıyla birlikte, kent planlamasının ulusal ölçekte yeniden yapılandırılması, doğal yapı malzemeleriyle yapılan evlerin teşvik edilmesi ve geleneksel yapı tekniklerinin yeniden gündeme alınması çağrısında bulunuluyor.
Afetlere Karşı Dayanıklı Bir Toplum İçin…
Konut ihtiyacının finansal kazanç odaklı olmaktan çıkarılıp, yaşanabilirlik ve dayanıklılık temelinde ele alınması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, kırsal alanların ve tarım arazilerinin plansız yapılaşmaya karşı korunması, tarihî şehirlerin ve binaların ise kültürel miras olarak yaşatılması gerektiği ifade ediliyor.